Etkinlik düzenliyoruz, mobil uygulama yapmalı mıyız?

Bir veya bir kaç gün sürecek bir etkinlik düzenliyorsunuz. Binlerce davetiye gönderdiniz, email attınız, Facebook’ta etkinlik sayfası açtınız hatta etkinliğe özel bir websitesi bile yaptınız.

Ziyaretçilerin etkinlik anında kullanması için bir mobil uygulamanız olmalı mı? Olmalıysa nasıl olmalı?

Bence yanıtlanması gereken ilk soru: mobil site mi yoksa mobil uygulama mı? Buna karar verirken de yanıtlanması gereken sorular; App yaparak hangi sorunları çözeceğiz? Ziyaretçilerin hayatını kolaylaştırıyor muyuz? Oturumların akışını daha verimli hale getiriyor muyuz? Etkinliği genel olarak daha sosyal hale getiriyor muyuz?

Bir örnek üzerinden gidelim, Mayıs ayında katıldığım Adobe Summit’ten bahsetmiştim. Kayıt anında gönderilen emailde şöyle bir bölüm vardı:

adobe summit download app.png

Hızlıca indirip kurcalamaya başladım. Etkinlik 2 gün sürdüğü ve katılabileceğim çok sayıda oturum olduğu için öncelikle bana özel bir takvim olması hoşuma gitti.

my sessions.PNGBu tip bir takvimin en güzel yanı, hangi saatte hangi etkinliğe katılacağımı önceden organize edip, etkinlik alanında bir daha bununla uğraşmak zorunda olmadan networking’e vakit ayırmak. Bunu sunabilmek için doğal olarak etkinliğinizde aynı anda farklı salonlarda gerçekleşen oturumlar olmalı, aksi taktirde buna zaten ihtiyaç yok. Sabit bir program varsa, onu yayınlamak ziyaretçiler için yeterli olacaktır.

Benzer şekilde, farklı salonların yerlerine ulaşım için bir harita sunmak epey faydalı olabiliyor.

harita

Bir diğer faydalı özellik, konuşmacıların kısa bilgilerini içeren sayfalar olması. Hem oturuma katılmadan önce, hem de oturum sırasında bu arkadaş kimdi? ne iş yapıyordu? diye hızlıca bir bakmak için pratik bir çözüm.

konuşmacılar.PNG                interact.PNG

Q&A oturumları varsa, veya Adobe’de olduğu gibi her oturumun sonunda bir Q&A varsa, soru cevap akışını yönetmenin en iyi yolu soruları konuşma sırasında istiflemeye başlamak. Bunu uygulama içerisinden yaparsanız izleyiciler arasında dolaşan mikrofonların yarattığı uzun sıkıcı sessizlikler ve daha da önemlisi zaman kaybını önleme imkanınız var.

Uygulamaya zaten bir sosyal profil ile giriş yapabildiğiniz için, ister kendi isminizle, ister anonim olarak, sormak istediğiniz soruları bulunduğunuz oturuma submit edebiliyorsunuz. Oturum sonunda da konuşmacı tüm soruları görüp teker teker yanıt vermeye başlıyor.

social

Peki tüm bunları yapmak için sıfırdan bir uygulama yapmaya gerek var mı? Yoksa mobil site yeterli mi? Değerlendirmemiz gereken kriterleri bir daha toparlayalım:

  • Etkinlik süresi
  • Yapılacak oturum sayısı (Aynı anda farklı salonlarda farklı oturumlar var mı?)
  • Ziyaretçilerin sosyalleşmelerini istiyor musunuz? Bu aynı zamanda bir networking etkinliği mi?
  • Etkinliği kısmen büyük veya karmaşık bir binada mı yapacaksınız?
  • ve belki de last but not least, etkinliği tekrar etmeyi düşünüyor musunuz? (Diğer bir deyişle sizin için uygulama üretimi, ziyaretçi için de download ettirmeye değecek mi?)

Özellikle etkinliğe gelmeden önce download ettirmeyi başaramadıysanız, etkinlik alanında bunu yaptırmak pek kolay olmayabiliyor. Herkes kotasından uygulama download etmeye hala sıcak bakmıyor, etkinlik alanında da yeterince iyi bir Wi-Fi sunmuyorsanız şansınızı kaybettiniz.

Etkinlikte sunmayı düşündüğünüz özellikleri (teknik olarak) mobil site üstünden yapabiliyorsanız her zaman tercih etmenizi öneriyorum. Yüklemesi ve kullanımı kolay. Cross-platform düşünmeniz gerekmiyor. (iOS, Android vb.) Üretimi uygulama yapımına göre çok daha hızlı.

Öte yandan mobil uygulama üretmeye karar verdiniz, o zaman Amerika’yı yeniden keşfetmeden önce buralara bakmanızda fayda var:

vee tabii ki bir Quora cevabı ekleyeceğim:) https://www.quora.com/What-are-the-best-mobile-apps-aimed-at-conferences-and-events

Umarım faydalı olur!

Baybars

Adobe Web Summit 2016, Londra

11-12 Mayıs’ta Londra’da düzenlenen Adobe Web Summit’teydim. 2 gün boyunca hedefleme, web optimizasyonu, medya optimizasyonu, mobil pazarlama, web/mobil analytics ve raporlama, cihazlar arası (cross-device) pazarlama, CRM, A/B testleri, kullanıcı deneyimi (UX) artırma, kampanya yönetimi ve e-mail pazarlama, kısaca son dönemde dijital pazarlama başlığı altında en çok konuştuğumuz konular hakkında hazırlanan 100+ oturum arasından seçtiğim 10 tanesine katılma fırsatı buldum.

İlk defa gittiğim için ilk birkaç saat mekanı (ExCel) tanıma, salonların yerlerini keşfetme ve oturumlardan maksimum faydayı alma üstüne taktikler geliştirmeye odaklandım. (Bu kısım önemli, her şey çok hızlı ve İngilizler çok dakik. Oturuma 5dk geç girerseniz mevzuyu yakalamanız zor.)

TR’de genellikle İstanbul’da yapılan tek günlük konferanslara fırsat buldukça katılmaya çalışıyorum ve (ister istemez) kıyaslama yapmam gerekirse sunumlardaki içerik kalitesi, konuşmacıların anlatım tarzı, Q&A seanslarında izleyicilerin katılımı ve genel etkinlik yönetimi anlamında geliştirebileceğimiz noktalar olduğu gözüme çarptı.

Öte yandan bilgi seviyesi beklediğimden düşük olan, katalogdaki açıklamasına birebir uymayan ve herhangi bir “wouw” anı yaşamadan izlediğim birçok konuşma da oldu. O yüzden seneye gitmeyi düşünen olursa oturum takvimini iyi oluşturmasını tavsiye ederim. (Etkinlik için başarılı bir mobil uygulama yapmışlar, fırsat bulursam ayrıca yazacağım.)

Gözlemleyebildiğim kadarıyla katılımcı profili çoğunlukla şu şekildeydi:

  • İngilitere’nin önde gelen kurumsal firmalarının ve e-ticaret sitelerinin pazarlama departmanlarında business, analist ve developer görevlerinde çalışanlar (% olarak en büyük kitle diyebilirim)
  • Avrupa’nın çeşitli yerlerinden benzer fonksiyonlarda çalışanlar
  • Dijital pazarlama ajanslarında business ve analist pozisyonlarında çalışanlar (Yine önce İngiltere, sonra Avrupa)
  • Adobe çalışanları / iş ortakları

Tabii ilk 3 kategorinin en büyük ortak noktası; Adobe Marketing Cloud kategorisi ürünlerinden bir veya birkaçını kullanıyor olmaları. Aynı zamanda bu ürünleri henüz hiç kullanmamış veya henüz başlangıç seviye kullanan da epey katılımcı vardı. (Q&A seanslarında gelen soruların seviyesinden anlayabiliyorsunuz.)

Katıldığım oturumlardan benim için öne çıkanlardan kısaca bahsetmem gerekirse:

Dixons Carphone

(Mobil telefon + operatör servisleri perakendecisi.)

Ne yapmışlar?

  • Yakın zamanda websitelerine Adobe Analytics, Experience Manager ve Target entegre etmişler ve ziyaretçi profillerini detaylandırmaya başlamışlar.
  • AEM yardımıyla standart bir ziyaretçiyi sepete götürecek 100+ farklı yol yaratmışlar.

Hoşuma giden nokta:

Eğer telefon karşılaştırma sayfasına mobil siteden giriş yapıyorsanız, site elinizdeki cihazı tanıyarak karşılaştırılan telefonlar arasına “sizin cihazınız” başlığı altında ekliyor. Böylece satın almak üzere ilgilendiğiniz yeni telefonun elinizdeki telefona kıyasla sahip olduğu üstün özellikleri daha fazla gözünüze sokmuş oluyor. Bu özellik sayesinde satış dönüşümlerini arttığını iddia ediyorlar.

Benzer şekilde ör. Elinizde rose gold bir iPhone varsa, ona uyumlu bir pembe kılıf, usb kablo, aksesuarlar vb. öneriyor.

#Mobile #Analytics #A/BTesting #ExperienceManagement

Argos: Omni-Channel & Mobil Deneyimi

(İngilitere’nin en büyük perakendecilerinden biri)

Ne yapmışlar?

Gördüğüm kadarıyla sadece TR değil, İngiltere’de de online-offline’ı birleştirme çabasıyla yapılan en genel uygulama click & collect. Argos ise biraz daha farklı bir uygulama denemeye başlamış. Mağaza içine yerleştirdikleri ibeacon’lar sayesinde eğer Argos mobil uygulaması telefonunuzda yüklüyse, mağazaya gittiğinizde öncelikle size bir “hoşgeldiniz” push notification mesajıyla karşılıyorlar. Ardından eğer alışveriş için bir torba alırsanız, o torbanın Bluetooth’lu bir IOT olduğunu farkediyorsunuz, buna şimdilik ‘SmartBag’ diyorlar. Buraya kadar her şey normal.

Hoşuma giden nokta:

Torbanıza bir ürün koyarsanız, torba içindeki RFID sayesinde aynı ürün mobil uygulamadaki sepetinize de ekleniyor. Bu sayede kasaya gitmeden, (kredi kartınızı da uygulamaya daha önceden tanımlamış olursanız) tek tıklamayla ödemeyi yapıp mağazayı terk edebiliyorsunuz. Aynı zamanda eğer ödeme yapmadan torbayla birlikte çıkıp giderseniz, ibeacon mağazayı terk ettiğinizi farkediyor ve uygulama otomatik olarak ödemeyi gerçekleştiriyor.

Torbaya ne oluyor bilmiyorum :) Alıp gidebilir veya yerine bırakabilirsiniz tabii.

#OmniChannel #Mobile #CustomerExperience #ibeacon #pushnotification

NatWest’in Çılgın A/B Testi Projesi: Superstar DJs Programı

Ne yapmışlar?

NatWest pazarlama direktörü, websitelerine entegre ettikleri Adobe Targeting’i kullanarak yapılacak optimizasyon çalışmalarından yalnızca analist ekibinin değil, tüm pazarlama çalışanlarının sorumlu olması gerektiğini söylüyor. Bunun altında yatan ana sebepler; site performansını etkileyecek veya müşteri deneyimini artıracak herhangi bir önerinin siteyi iyi bilen ve kullanan herkesten gelebileceği inancı.

Yatay bir hiyerarşi oluşturmanın avantajlarından bahsederken şöyle söylüyor:

Immagine everyone in your team is responsible of optimisation. You suddenly have more than 50+ customer experience managers.

Peki bunu nasıl operasyona dökmüşler?

Önce tüm ekibe Targeting içinden A/B testi oluşturma yetkisi vermişler. Ardından çalışanların sorumluluk alıp devreye girmeleri için de işin ucuna bir ödül koymuşlar. Herkes programı kullanarak yavaş yavaş kendi testlerini yaratmış ve yayına almış. Başarılı olanları tutup, olmayanları eleyerek devam etmişler ve en sona kalan, dönüşüm oranı en yüksek olan kazanmış.

Hoşuma giden nokta:

NatWest kocaman bir banka ve kurumsal bir yapı olmasına rağmen, çalışanlarına güvenmesi, sorumluluk vermesi ve her gün milyonlarca müşterisinin görüntülediği bir sitenin önyüzünün tasarımı için bu riski alması demem yeterli sanırım.

(Programın ismine “Superstar DJ” demelerinin sebebi, müzik prodüksiyonu yapan DJ’lerin neredeyse tüm üretim sürecini baştan sona kendi başlarına yönetiyor olmasına verilen referans.)

#A/BTesting #Targeting #Analytics

Lufthansa: Personalised Web Deneyimi

Ne yapmışlar?

SMILE programı: Milyonlarca müşterisini site ziyaretleri, bilet satışı ve lokasyon verisi üzerinden dinamik olarak segmente ederek, üstüne bir de bayram seyran takvimi koyarak, düzenli olarak e-mail, push-notification ve site içi display formatlardan kişiye özel teklif sunumu.

Hoşuma giden nokta:

Havaalanlarının geliş terminallerine yerleştirdikleri ibeacon’ları kullanarak uçaktan inip terminale gelen yolculara push notification ile bagajlarının hangi platforma indirileceğini bildiriyorlar.

#PersonalisedWeb #ibeacon #pushnotification

Bu iki günün sonunda aklımda en çok neler kaldı?

  • Herkes “personalised web” diyor. Bunu çok iyi yapan da var, henüz yolun başında olan da. Peki atılması gereken ilk adım ne?
  • Entegre Marketing Platformları: Elinizdeki müşteri verisini yönetecek, medya optimizasyonu, doğru hedef kitleleri oluşturma, sitenizdeki ziyaretçi davranışlarını anlamlandırma, farklı kanallara tüketicinizin verdiği tepkileri algılama ve işin özeti birbirini dinamik olarak sürekli etkileyen tüm bu marketing funnel’ınızı ölçebilecek bir sisteminiz var mı? Eğer yoksa bunları konuşmamıza da hiç gerek yok.
  • Customer Experience Units: Tüm şirketler artık yayınladıkları içerikten başarılı satışa kadar, görevi müşterinin yaşadığı deneyimin bütün aşamalarını optimize etmek ve kalitesini artırmak olan birimler kuruyor. Burada çalışanlar da joker nitelikli, yani biraz teknik, biraz business, biraz da yaratıcılıktan, herbirinden gerektiği kadar anlayan arkadaşlar.